8 Haziran 2011 Çarşamba

MEALLERDEKİ ÇARPITMALAR!

MEALLERDEKİ ÇARPITMALAR!




"Ey iman edenler! Allah'a kendinizi tam olarak teslim edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmamnızdır".
(Bakara, 2/208).
Mealini yukarıda verdiğim bu ayete Diyalogcuların; "islam banş halinde yaşamayı emreder" şeklinde bir mana verip, güya iddialarına mesnet yapmaya çalışmaları ilmi değidir.
İşte size, Diyalogcular tarafından; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde mana verilen bir ayetin ancak bir kısmım verebildiğim değişik tefsirlerdeki izahı.
"Bu ayet-i kerime, iman eden, Ehl-i Kitap'tan (Yahudi) Abdullah bin Selam ve arkadaşları hakkında inmiştir.
Bu arkadaşlar, Müslüman olduktan sonra, Hz. Musa (as)'nın dinini/Yahudiliği yüceltmeye/med-hetmeye başladılar. Yahudi inancında özel yeri olan cumartesiyi ta'zim etmeye ve deve etinin ve sütünün içilmesini çirkin göstermeye kalkıştılar.
Ve dediler ki: "Tevrat'ta deve etinin ve sütünün yenmesi yasak olduğu halde, nasıl olur da, İslam'da bunlar mubah olur?"
Bununla da iktifa etmeyip şunu da dediler: (Buraya hasseten dikkatinizi çekmek isterim) "Ey Allah'ın Resulü! Tevrat da Allah'ın Kitabıdır. Bari gece namazlarımızda ondan okumamıza izin ver."
Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti indirdi. Ve Abdullah bin Selam ve arkadaşlarına "Silm'e/yani Allah'ın ölçülerine girmelerini ve Tevrat'a yapışmamalarını, zira onun mensuh/hükmünün artık geçersiz olduğunu emretti."
O zaman bu ayetin manası şudur: Allah'a tam manasıyla teslim olun ve size neyi emrediyorsa ona itaat edin.
Bir başka görüş de, bu hitap Ehl-i Kitap'tan, Hz. Muhammed (as)'in peygamberliğine iman etmeyenler içindir.
O zaman da manası şu olur: "Ey İsa ve Musa (Aleyhim es'Selam)'a iman edenler! Toptan İslam'a girin".
Hz. Cabir (ra)den rivayet edildi ki; Hz. Ömer Hz. Peygamber (as)'a gelerek şöyle söyledi: "Ey Allah'ın Resulü! Yahudilerden, bizi hayrete düşüren bir takım haberler duyuyoruz. İzninizle onların hiç olsun bazılarını yazmak istiyoruz".
Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) şöyle buyurdu: "Yahudi ve Hıristiyanlar gibi siz de mi dininizden şüphe etmeye başladınız da eksiklerini Yahudilerden ve Hıristiyanlardan tamamlamaya kalkışıyorsunuz? Size, hiçbir eksiği olmayan, içinde şüpheye düşeceğiniz hiçbir şey olmayan bir din gelmiştir. Şayet Hz. Musa hayatta olsaydı, O'nun bile Bana uymaktan başka bir seçeneği olmayacaktı".
Bir başka görüşe göre bu ayet, müminlerin içinde bulunan münafıklar hakkında inmiştir. O zaman da bu ayetin manası şöyle olur: "Ey sadece dilleriyle iman edenler! Kalpten imana ve itaate gelin". Ayette geçen "kaffeten/tamamı" kelimesi iman edenler için olduğu görüşü olsa da, ayetin tamamını düşününce kişilere değil de, İslam'a ait olduğu daha iyi anlaşılır.
Yani; "Ey iman edenler! Toptan islam'a girin" yerine, "Ey iman edenler! İslam'ın/Allah'ın e-mirlerinin tamamına uyun!" manası daha doğru olur.
( İbrahim el Bağdadî, Tefsir'ül Hâzin, Dar el Kü-tüb~i İlmiye, Beyrut, C. l, S. 255-56; Hüseyin bin Mesut, Tefsir'ül Beğavî, C. l, S. 255-56; Celalud-din Es-Suyutî, Ed' Dürr'ül Mensur, Darül Fikr, Beyrut, C. l, S. 579).
Suyutî ilave olarak şunu ifade eder: "Abdullah bin Selam arkadaşlarına şunu söyler: Muhammed (as)'in dinine girin ama O'nun hükümlerince ibadet etmeyin. Tevrat'a iman etmeniz ve Tevrat'ın hükümleriyle amel size yeter".
(Et-Taberî, Camu'ul Beyan, Darül Fikr, C. 2 S. 442-444; Alusî, Ruhu'l Meanî, -Ö.T. Hicrî 127- C. 2, S. 146-147).
İşte Diyalogcuların; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde tercüme ettiği Bakara Sûresi 208. ayetinin ancak bir kısmını yukarıda sıraladığım tefsirlerdeki manası.
Ayet, İslam'ın tamamına uymayı emreden bir a-yettir.
"Ayette geçen "silm" kelimesinden İslam manası çıkartılmış olsa dahi bundan barış anlamının çıkartılmasına mâni bir hal yoktur" deniyor.
Ben "silm" kelimesinden İslam manasının çıkartarak, barış karşıtlığı yapmıyorum. Benim dediğim, bir fikri savunmak uğruna ayetleri çarpıtmayalım.
İslam başka bir çok ayette barışı emrediyor zaten. Kaldı ki, dünya barışını ne İslam, ne Kur'an ve ne de Müslümanlar bozuyor.
Bu süreçle ülkede her önüne gelenin bir meal yayınladığı ve ayetleri konjonktüre uygun manalandırdığım görüyoruz.
Mesela Mustafa Hizmetli, güzelim "Kevser Sûresi" ne bakın nasıl bir mana verdi:
1- Doğrusu sana Kevseri verdik.
2- Öyleyse gönülden Rabbine bağlan ve sadece O'na yönel.
3- Sana buğzeden var ya; asıl soyu kesik olan odur.
Şimdiye kadar kurban kesmeye ve kurban bayram namazını kılmaya Kevser Sûresi'nin ikinci ayetini delil gösterenler, başka delil arasın. Ya da müsteşriklerin savunageldiği gibi, bu ibadetleri terk etsin. Sayın Hizmetli, hezimetli bir şekilde, nasıl da konjonktüre uygun bir mana verdi ayete.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder