Başbakan Erdoğan’a “çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” diye tepki gösteren köylüye Erdoğan’ın “ananı da al git” diye çıkıştığını biliyoruz. Ama aynı Erdoğan TÜSİAD’ın toplantısında bir araya geldiği sanayicilere çok farklı hitap etti:
“Bütün babalar burada! Sizden yerli otomobil yapmanızı istiyorum.”
Analara başka babalara başka hitap!
Tuvalet Kağıdı Bile Üretemiyoruz. Babalar Otomobil Üretebilir mi? |
Başbakan Erdoğan’a “çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” diye tepki gösteren köylüye Erdoğan’ın “ananı da al git” diye çıkıştığını biliyoruz. Ama aynı Erdoğan TÜSİAD’ın toplantısında bir araya geldiği sanayicilere çok farklı hitap etti: “Bütün babalar burada! Sizden yerli otomobil yapmanızı istiyorum.” Analara başka babalara başka hitap! Evet, Erdoğan’da bir otomobil hayranlığı oluştu ki sebebini anlayabilene aşk olsun. TÜSİAD genel kurulunda şunları söylemiş Erdoğan: “Geçen akşam Sayın Rahmi Koç’a dedim, ‘artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz.’ Bunu başaralım. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Şu anda otomotiv sektörü içinde olan babalar burada. Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Nasıl arzu ederseniz. Artık yapalım. Türkiye’ye ve Türk’e bu yakışır. Bunu yapmamız lazım.” Erdoğan sanayi devlerini kendi bürokratı zannetti herhalde. Sermayeye “siyasi talimat” vermekle otomobil yapılsaydı şimdi dünyanın otomobil devi olurduk. Bu işler öyle “emir vermekle” olmuyor. Savcıya emir verirsin, hâkime emir verirsin, bakana emir verisin, bürokrata emir verirsin, ama “sermayeye emir” vermeye kalkarsan avucunu yalarsın. Zaten sermaye çevreleri “yerli otomobil için 1 milyar dolar ve en az 20 yıl” zamana ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Üretimi, sanayiyi, milli ekonomiyi bilmeden yerli otomobil olmaz. Hele bu özelleştirmeci kafayla, bu “babalar gibi satarım anlayışıyla” değil otomobil, cıvata bile üretmezsiniz. AKP hükümeti dönemi özelleştirmelerin en yoğun yapıldığı dönem oldu. PETKİM’inden POAŞ’ına, SEKA’sından ORÜS’üne satılmayan kurum kalmadı. Yerli hayvancılığı ayakta tutmak için kurulan Et Balık Kurumu’nu sattılar, ülke kurbanlık hayvanın kalmadığı bir hale geldi. Süt Endüstrisi Kurumunu sattılar, “ülkenin sütü kurudu”, Edirne’deki peynir fabrikaları Yunanistan’dan süt dilenir hale geldiler. Daha anlaşılır bir örnek vereyim: Türkiye’de “tuvalet kâğıdı” dahi üretemiyoruz, tuvalet kâğıdı! Evet, yanlış duymadınız, millet kıçını sildiği kâğıdın dışarıdan gelen hammaddeyle üretildiğini bilmiyor. Kâğıt üretmek için “selüloza” ihtiyaç vardır. Selüloz, ağaçta bulunan bir madde. Ağaç malzemeyi kâğıt haline getirmek için kimyasal, yarı kimyasal veya mekanik yöntemlerle içindeki “ligninin” ayrıştırılması ve kâğıt yapımında kullanılacak “selülozun” ortaya çıkarılması gerekir. Kâğıdı medeniyetin ve kalkınmanın kaynağı olarak gören “Atatürk Cumhuriyetinin” yerli sanayi anlayışı, 1936’da SEKA’yı bu mantıkla kurdu. Kendi ormanlarımızın odununda yıllarca kendi kâğıdımızı ürettik. Kitaplarımız, defterlerimiz bu kâğıtlarla üretildi. Ama Erdoğan geldi durum değişti. “Zarar ediyoruz!” diyerek SEKA’yı özelleştirme kapsamına aldı. Mekanik yöntemle selüloz üreten Giresun Aksu, kimyasal yöntemle kâğıt üreten SEKA Dalaman fabrikaları başta olmak üzere SEKA’nın bütün fabrikaları “yandaşlara, Albayraklara, Akbayraklara” satıldı. Sonra ne mi oldu? Kâğıt üreten Türkiye kâğıt ithalatına başladı. Son beş yılda 15 milyar dolarlık kâğıt ithal ettik. Yani 23 katrilyon TL. Devletin kâğıt fabrikaları bir bir satılırken, kâğıt üreten tesislerde hayvanlar otlarken, o devasa tesisler konut olmayı beklerken kağıdı dışarıdan almaya başladık. Kıçımızı sildiğimiz kâğıdın hammaddesi de doğal olarak dışarıdan gelmeye başladı. (Ben kâğıdı örnek verdim, siz Karabük Demir Çelik’ten Petkim’e kadar yüzlerce örneği getirin gözünüzün önüne) Özelleştirme adı altında “ülke zarar ediyor” bahanesiyle küresel emperyalizmin emir eri olup Cumhuriyetin en değerli fabrikalarını bir bir satanlar ve “bir zamanlar kendi ürettiğimiz ürünleri dışarıdan alır hale gelmemize” sebep olanlar şimdi hiç sıkılmadan “otomobil üretelim!” diyorlar. Bu kafa yerli otomobil değil, havasını bile üretmez. Siyasi anlayışları Washington’dan, ekonomi politikaları IMF’den, devşirilen “ithal” kafalı siyasetçiler yerli otomobil yapamaz. Yapmak da istemez. Bu konudaki söylemleri bile samimi değildir. Bunun yolu “Milli Ekonomi Modeli’nden, Atatürk’ün ekonomi anlayışından” geçer. 70 küsur sene evvel uçak fabrikası yapan Mustafa Kemal ekonomisini ve o ekonominin bütün tesislerini yerle bir edenler otomobil üretimi yapamazlar, ancak geldikleri noktada “sermayenin önünde” “baba baba” eğilirler. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder